Otobüs Kazaları
Maalesef yıl başından bu yana art arda yaşanan otobüs kazaları, uyarılara ve alınan tüm tedbirlere rağmen durmuyor. Bu hafta içinde Çorum, Osmancık’ta sabaha karşı meydana gelen trafik kazasında 11 vatandaşımız hayatını kaybetti, 21 kişi de yaralı. Yaralıların durumu ağır. Yüreğimiz yanıyor, milletçe üzüntülüyüz. Kazada hayatını kaybeden vatandaşlarımıza, şoför meslektaşıma Tanrı’dan rahmet diliyorum. Ailelerine başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Yaralılara geçmiş olsun dileklerimle acil şifalar diliyorum.
Sabaha karşı 06.00 sularında meydana gelen kazada otobüs arıza nedeniyle emniyet şeridinde park etmiş bulunan Gürcistan plakalı TIR’a arkadan çarptı ve müessip kaza meydana geldi. Otobüs çarpma sonucunda yandı, acı ve yürekleri yakan bir durum. Televizyonlarda, sosyal medyada ve haber sitelerinde haber yer aldı. Kazanın oluş sebepleriyle ilgili yorum yapmayacağım. Olay yeri incelemeden bilirkişi raporunu okumadan buradan ahkam kesmek istemiyorum.
Uykusuzluk ve yorgunluk nedeniyle meydana geldiği söyleniyor. Otobüsteki tek görgü tanığı olduğu söylenen ve kaza anında uyanık olduğunu belirten bir annenin ifadesi var. Önce bir patlama olduğu ve yangın çıktığı söyleniyor. Patlamanın çarpışma anında mı meydana geldiği, çarpışmadan sonra mı meydana geldiği ya da yangının bir patlamayla mı başladığı ve otobüs şoförünün bunun sonucunda mı kontolü kaybettiği belirsiz. Bir başka iddia ise ‘10 numara yağ’ tabir edilen merdiven altı üretim standart dışı yakıtın otobüste kullanıldığı ve yangına sebep olduğu.
Ayrıca otobüsün kapılarının açılmadığı ve bu nedenle hayatını kaybedenlerin sayısının arttığı idiası da var. Tüm iddialar ve isnatlar ispata tabii ve delillendirilmesi ve gerçeğin resmi raporlarla ortaya çıkarılması lazım.
Bu kazada olduğu gibi, her otobüs kazasında beni asıl rahatsız eden vicdani sorumluluğumdur. Bizler ferd ve sektör olarak üzerimize düşen sorumluluğu ve yükümlülükleri yerine getirebiliyor muyuz? Veya bu sorumluluktan ve yükümlülüklerden kaçıp başka sorumlu ve suçlular mı arıyoruz? Suçu onların üzerine atıp kendi sorumluluğumuzdan kurtulmaya mı çalışıyoruz?
Tüm tedbirler alındıktan sonra olay oluşursa “kaza” diyebiliriz. Sen uykusuz, yorgun ve bitkin şoförü direksiyona çıkar, standart dışı akaryakıt kullan, aracın ve insanların yanmasına sebep ol, ondan sonra “kaza”, “kader” deyip işi savuştur.
Bu yazıyı yazma sebebim dün meydana gelen kazadır. Asla kişi ve kurumları karalamak ve hedef göstermek değildir. Ancak birçok vaka yaşanıyor ve son 4 ayda 33 otobüs kazasınde 47 vatandaşımız hayatını kaybetti, 200’e yakın yaralı vatandaşımız var. Simdi gündeme almayalım da ne zaman alalım!
Sektör kendi sorumluluğu açısından, insan hatası ve kusurundan kaynaklanan kazaların önlenmesi ve azaltılması konusunda gerekli tedbirleri acilen almalıdır. Aksi takdirde bu sektöre ağır faturalar ve bedeller ödetilecektir. En önemlisi yolcunun aklında “Şehirler arası otobüslerde can ve mal güvenliği yok” düşüncesinin oluşmasıdır. “Otobüsler çok kaza yapıyor” fikrinin yolcuların aklına yerleşmesidir. Sektörün, can, mal emniyeti ve seyahat güvenirliğini kaybetmesinin sonuçları hakikaten vahim olur.
Artık basit ve sorumluktan kaçan açıklamalarla, top çevirmeler le bu sektör bu sorunun altından kalkamaz. Sektörde sorumluktan kaçmanın ilk yöntemi ve söylemi, “Şoför hatası”, “Şoför suçlu” sözleridir. “Sen şoför için ne yaptın” diye sorulmaz mı, işte sorulmaya başlandı! Trafik kazlarında birden fazla kişinin hayatını kaybetmesi halinde taksirle adam öldürme suçuna bakılmıyor kasten öldürme isnadıyla muebbet hapis cezası bile istenebiliyor.
Sektörde aklın ve vicdanın burada devreye girmesi gerekiyor. Her yaşanan kazada “Ben ne yapabilirim ne gibi önlem ve tedbirler alabilirim” sorgulamasını yapmak tüm işletme sahiplerinin ve sektörde görev yapan üst düzey yöneticilerin insani ve mesleki görevidir.
Bu işe ciddi sermaye, emek sarf eden, araştıran, kafa yoran, gerekli sorumluk ve yükümlülüklerini yerine getiren kurumsal firmaların ve taşımacıların hakkını teslim ediyorum, genelleme yaparak haksızlık etmek istemiyorum. Şehirlerarası yolcu taşımacılığının daha güvenli bir ortamda gerçekleştirilmesi, kazaların önlenmesi ve azaltılması konusunda bu sektörün çoğunluğu her şeyi düzenleyici ve denetleyici kurumlardan beklemekte kendi üzerine düşen sorumlulukları ve yükümlülükleri yerine getirmekten imtina etmektedir. Temel sorun budur.
Alınması gereken tedbirleri biliyor, yapmıyor. Kendince haklı sebep ve mazeretleri art arda sıralıyor, en önemli sebep belli: Sektör para kazanamıyor! “Çözüm nedir” sorusuna verebileceği makul ve mantıklı bir cevabı yok. Bu düşüncede olanların toplantılarda süslü püslü cümlelerle ifade ettikleri sorunların tespiti ve çözüm önerilerinin altına gizledikleri asıl fikir, aslında ifade etmekten çekindikleri çözüm istememektir.
Sektörde çözüm önerisi olarak sunulan fikirlere karşı olarak sundukları argümanlar ise gerçekçi değildir. “Sektörde uygulanamaz”, “Sektör buna hazır değil”, “Zamana ihtiyaç var” sözleri, işin sulandırılması ve geciktirilmesi için uydurulmuş mazeretlerdir. Aslında söylemleri sorumluluk ve yükümlülükten kaçmanın bahanesidir.
İnsan emeğine ve sömürüsüne dayalı bir kâr düzeni kurulabilir mi? Kurulsa dahi sürdürülebilir mi?
Yoksa bizim sektör şoförlerin ahını mı alıyor?
Hiçbir şey insan hayatından önemli değildir.
Sektörümüzün en büyük emekçi kesimi şoförlerin hayatı değersiz mi?
1 Mart tarihinde Ankara’da İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü’nde İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet ERSOY başkanlığında ve Emniyet Genel Müdürü Selemi ALTINOK’un da katıldığı toplantıda Trafikten sorumlu tüm emniyet teşkilatı üst düzey yetkililerinin huzurunda “Ülkemizde trafik kazaları ve şehirler arası yolcu taşımacılığında, otobüs kazaları, oluş sebepleri ve alınması gereken önlemler” konuşuldu.
Toplantıya sektörün STK kuruluşları, şehirler arası ve turizm taşımacılığı faaliyeti sürdüren işletmelerin üst düzey yöneticileri de katıldı. Bu toplantıda EMG Müdürlüğü tarafından yapılan sunumda, otobüs sayıları, yetki belge sayıları, kaza istatistikleri, şehir içi ve şehirler arası yollarda meydana gelen kazaların oranı, kazaların oluş sebepleri, hangi ay ve günlerde sıklıkla kaza yaşandığı ve kaza oluş saatleriyle ilgili sektöre bilgi verildi.
Çıkan sonuca göre ülkemizde meydana gelen kazaların %99’unun insan faktöründen kaynaklandığı belirtildi. Otobüs kazalarında da bu gerçek değişmiyor.
2017’de meydana gelen otobüs kazlarının oranında bir düşüş olduğu ancak meydana gelen kazalarda ölüm oranını arttığı belirtildi. Otobüs kazalarının meydana geliş sebeplerine bakıldığında iki kusur ortaya çıkmakta: Birincisi yoldan çıkma, ikincisi ise arakadan çarpma.
Sektör temsilcileri tarafından ifade edilen ortak sorunlar ise sektörün ekonomik açıdan zor durumda olduğu, uzun yıllardan gelen alışkanlık ve uygulamaların birden değiştirilemediği, şoförlerin uykusuz ve yorgun oldukları, sosyal ve psikolojik sorunlarla boğuştukları şeklindeydi. Şoförlerin aldıkları ücretlerlerin yetersiz olduğu, geçinemediği, kalifiye şoför bulunamadığı, tabandan şoför yetişmediği, bu işin bu şekilde sürdürülmesinin mümkün olmadığı belirtildi.
Seyahat süresince otobüslerin bagajlarında tahsis edilen uyku bölmelerinin sağlıklı olmadığı, ses ve ısı yalıtımlarının yetersiz olduğu, ısınma ve havalandırma sorunlarını olduğu ifade edildi. Bin kilometre üzeri taşımalarda otobüste sefer süresince 3 şoför bulundurulması zorunluluğu nedeniyle bazı sıkıntılar yaşandığı, Şoförlerin dinlenememesi sorununun uzun mesafeli taşımalarda daha çok yaşandığı ifade edildi.
Şoförlerin seyir halindeki otobüsün uyku bölümlerinde uyuyamadıkları, tilki uykusu halinde olmaktan dolayı dinlenemedikleri, derin uykuya hiçbir zaman geçemedikleri, bunun sonucu çeşitli sağlık sorunları yaşadıkları ve psikolojilerinin bozulduğu belirtildi. Arkadan çarpma ile ilgili sorunun aşırı sürat ten kaynaklandığı ve sayısal takoğrafların bir an önce zorunluluk haline getirilmesi gündeme gelirken, otobüslerde akıllı güvenlik sistemlerinin zorunlu hale getirilmesi gerektiği ifade edildi.
Meydana gelen kazaların birçok sebepten kaynaklandığı, örneğin otobüslerde emniyet kemeri uygulaması zorunlu olmasına rağmen yolcuların tüm ikazlara rağmen kemer takmadığı, meydana gelen kazalarda ölü ve yaralı sayısını önemli oranda azaltacak olan bu zorunluluğun, otobüslerde %100 uygulanması gerektiği, sektörün bu konuda başarılı olamadığı ve resmi makamlarca kamuoyunda bilgilendirme ve biliçlendirme yapılması gerektiği söylendi. Şoförlerin sürüş esnasında cep telefonu kullanmasının önemli bir sorun teşkil ettiğine de dikkat çekildi.
Otobüs kazalarının temel sebebinin uykusuzluk ve yorgunluk kaynaklı şoförün aracın hakimiyetini kaybetmesi olduğu söylendi. Şoförlerin direksiyonda olmasalar bile otobüste geçirdikleri sürenin istirahat sayılmaması gerektiği, şoförün evinde dinlenmesi gerektiği ve yapının bu şekilde planlanması gerektiği vurgulandı. İspanya’da ve Avrupa’da şoförlerin araç kullanma ve istirahatlerine ilişkin bilgiler verildi. Avrupa’da araçta geçirilen sürenin günlük istirahatten sayılmadığı örnekleriyle anlatıldı. Şoförlerin çalışma saatleri ve istirahatleri hakkında AB standartlarının ülkemizde de uygulanması gerektiği dile getirildi. Bu konuda yasal düzenlemenin şart olduğu belirtildi. Otobüs şoförlerinin ağır işçi statüsünde kabul edilmeleri ve 20 yılda emekli olmaları gerektiği önerildi.
Yukarıda belirtilen konulara ilave edilebilecek, dile getirilmeyen bir iki husus daha olabilir. Açıkçası sorunların tespiti noktasında eksikliğimizin olduğunu düşünmüyorum. Otobüs kazalarını azaltacak ve meydana geliş sebeplerini ortadan kaldıracak uygulama ve tedbirlerin yarısı kamu tarafından yapılacak kanun ve yönetmelik değişikliklerine muhtaç. Diğer yarısı ise bizim sektörün uygulamalarından kaynaklanan sorunlarımız. Her şeyi devletten beklemeden çözüme katkı sağlamak ve daha fazla kan kaybetmek istemiyorsak, sorumluluk bilinciyle yükümlülüğümüzü yerine getirmeliyiz. En başta da bunun lokomotifi vicdanımızı acilen harekete geçirmeliyiz düşüncesindeyim.
Saygılarımla,
Nusret ERTÜRK