Farkındalık yaratmalıyız!

TOF Başkanı Mustafa Yıldırım, 40 yılı aşkın süredir sektörün içinde olan bir isim. 10 yıldır da federasyon başkanlığı sürdüren Mustafa Yıldırım, günlük mesaisinin en büyük bölümünü sektörün sorunlarının çözümü için harcıyor. Sektörün birçok sorununun çözümünde önemli emekleri, çalışmaları bulunan Mustafa Yıldırım ile 2015’i ve sektörü masaya yatırdık. 
2015 umuda yolculuk 
2014’ü bütün sıkıntıları, acıları, sevinçleriyle geride bırakarak yeni yıla girdiklerini belirten Yıldırım, “ 2015’e biz ‘Umuda Yolculuk’ diyoruz. Önceliğimiz; var olan fikirlerimizi, bugüne kadar konuştuğumuz projeleri, fikirleri, planları, karar süreçlerine taşıyabileceğimiz her platformu kullanmak. Umarız, 2015’te mutlu olmamızı sağlayacak gelişmeler olur. Bunlardan ilki, bana göre, akaryakıt fiyatlarının normalleşmesi. Zaten fiyatlar, dünya piyasalarında olmaması gereken noktadaydı. Petrol fiyatları vahşi kapitalizmin yansımaları idi. Başka amaçla da olsa petrol fiyatlarında, gerileme bizce normalleşmedir aslında. Çünkü biz petrolü 30 dolarlardan aldık, 120 dolarlara kadar getirdik. 4 kat pahalıya satın almaya başladık. Petrol fiyatlarının gerilemesi, umutlu olmamızı sağlayan bir gelişme” dedi. 
Partilerin ulaşım politikaları 
Ulaşım politikalarına bir bütün olarak bakılması gerektiğini vurgulayan Yıldırım, genel seçim öncesinin sektör tarafından iyi değerlendirilmesinin önemine dikkat çekti: “Siyasi partilerin seçime yönelik projelerinde ulaşım politikalarına bakmamız lazım. Tabii, bu konuda Adalet ve Kalkınma Partisi’nin tavrı net: Sistemler arası denge kurmak üzere yapılanmış bir ulaştırma politikası. AKP, 2002 şartlarına göre planı yapılmış çalışmalarını üzerine koyarak yürütüyor. Muhalefet partilerinin de ulaştırma politikalarını açıklaması önemli. Siyasi partilerin, ulaştırma politikalarının ülkedeki kalkınma ve gelişmedeki rolünü iyi kavraması gerekiyor. Hayatı tamamlayan en önemli unsur ulaşım. Ulaştırma politikaları ülkelerin olmazsa olmazı.  Havayolu,  demiryolu, denizyolu ve karayolunun birbiri ile çok uyumlu bir şekilde çalıştırılması, altyapıda ve işletmede birbirleri ile entegre hale getirilmesi lazım.” 
2015 verimlilik yılı olsun  
Avrupa Birliği ülkelerinde otobüsle yolcu taşımacılığına dönüş yaşandığını belirten Yıldırım, “Almanya, İspanya, Fransa, Avusturya bizim otobüsle yolcu taşımacılığında geldiğimiz noktayı örnek alıyor. Bunlar yaşanırken Türkiye’de otobüsçülüğü bir kenara itiyor olmamız yanlış. Ulaştırma politikalarına bir bütün olarak bakıldığında verimlilik kavramı üzerinde durulması gerektiğine inanıyorum. Ben, 2015 yılını verimlilik konusunda atılmış adımlar olarak görmek istiyorum. Verimlilik nedir? Kentiçi ulaşımda, şehirlerarasında verimlilik, sistemler arasında verimlilik, altyapıda, işletmede verimlilik, bilet satışında verimlilik. Bütün bunların oturulup sektörler arasında ulaştırma politikalarının daha hızlı, daha güvenli, daha ekonomik ve bu talepleri karşılayacak nitelikte yeniden yapılandırılması lazım” dedi.
Ulaşım şurası veya çalıştay 
Demiryolu ve havayolunda yaşanan gelişimlerin karşısında olmadıklarını belirten Yıldırım, “Tabii ki bu gelişmeler sektörümüzü olumsuz etkiliyor. Ancak bu tür yatırımlar ülkemizin ihtiyacı. Gelişmeleri takdirde izliyoruz. Ama oturup demiryolları geniş olan ülkelerdeki sorunların da iyi irdelenmesi gerekiyor. 
Neden otobüse dönülüyor oralarda, buna bakmaz lazım. Türkiye ekonomisi bu kadar riski, bu kadar sübvansiyonu taşıyabilir mi? Demiryollarını yaparken de lüks olsun, fantezi olsun diye yapmamak lazım. İhtiyaca göre planlamak lazım. Bunun içinde ulaştırma altyapılarının da birbirinden beslenir şekle getirilmesi lazım. Karayolu diğer sistemlerin alternatifi ve tamamlayıcısıdır. 
Otobüs, olmazsa olmazdır
Ulaşımı, kentiçi, şehirlerarası hatta uluslararasına kadar yeniden yapılandıracak bir vizyon ortaya konulması gerekiyor. Sektör olarak, 2015’in ilk yarısı içinde, ulaşım politikalarına nasıl müdahil olabiliriz diye konuşmamız gerekiyor. Daha verimli nasıl olabiliriz, daha güvenli, daha konforlu bir hizmet yapısını nasıl oluşturabiliriz?  Seçim öncesinde bir ulaştırma şurası, bu mümkün değilse, tüm tarafların katılacağı bir çalıştay mutlaka yapılmalı. Burada 2023 vizyonun da tanımlanması gerekiyor. Sektör mensupları olarak önyargılarımızı bir tarafa bırakıp, hayatın gerçekleri ile yüzleşecek, bir özeleştiriyi kendi adımıza yapmamız lazım. Nereye gidiyoruz, ne oluyoruz, ne olacağız? Herkes kaygı içinde. Geleceğe umutsuz bakan bir anlayış doğru değil. Umutla bakabilmek için çok sebep var. Önce kendi yapacaklarımızı o platformlara taşımamız lazım. Biz bunları yaparız, ancak bunlarla ilgili şu mevzuatların hazırlanması lazım diye oturup konuşmak lazım. Akademisyenler de klasik alışkanlıklarından vazgeçip, ulaştırmanın tek boyutlu bir kavram olmadığını görmeli. Sistemler arası entegrasyonun, hoş bir sözcük olmaktan çıkıp buna göre planlanması yapılmalı” dedi. 
3’üncü köprü yönlendirmesi yanlış olur 
Otobüslerin 3’üncü köprünün yapımı ile bu hatta yönlendirileceğinin konuşulduğunu aktaran Yıldırım, “Böyle bir karar alınırsa doğru olmaz. Bize göre birinci köprü ve tüp geçit otomobillere ayrılmalı, otobüsler ve toplu taşıma tamamen ikinci köprüye yönlendirilmeli. Şehirlerarası ulaşımın planlamasının da ikinci köprü ekseninde olması gerektiğine inanıyorum. 3’üncü köprü diye dayatırsanız özellikle kısa mesafeden gelen insanların yaşayacağı zaman kaybı çok büyük olur. Otomobille seyahat edenlerin talepleri mi doğru, yoksa toplu taşıma ile seyahat edenlerin mi? 40 kişiyi taşıyan bir araç mı önemli, bir kişiyi taşıyan mı önemli? Bakış açımızı artık değiştirmemiz gerekiyor” diye konuştu.
Birleşmeler kaçınılmaz  
D1 belgeli firma sayısının 341 olarak göründüğüne, ancak aktif firma sayısının 250’nin üzerinde olmadığına dikkat çeken Mustafa Yıldırım, “Ben günde bir iki sefer yapan firmayı firma olarak görmüyorum. Mutlaka onlar da firmadır, bizi yanlış anlamasınlar ama artık ekonomik olmak için büyümek lazım. Ben firma sayısı azalmalı mı azalmamalı mı sorusunun cevabını şöyle veriyorum: Verimlilik büyümeyi gerektiriyor. 3-4 arabayla İstanbul’a yapılan 1-2 seferle taşımanın artık mümkün olmadığını yaşanan iflaslardan ve geri çekilmelerden, kapatmalardan görüyoruz. Geçen ay, Fatsa’da bir firma kapanıp büyük firmalarımızın birinin bayrağını taktı. Bunlar doğal, kaçınılmaz şeyler. Bunu sektörün içindeki aktörlerin görmesi lazım. Ben nereye gidiyorum, ne yapmalıyım sorusunun cevabı birleşmelerde yatıyor. Birleşmek, ekonomikliktir. Birim maliyetlerini düşürmek için servis hizmetlerinde, yer ve satış hizmetlerinde birleşmeler kaçınılmaz hale gelecek. 2001 yılında firma sayısı 576 idi. Şimdi 341. Ben 2015 sonunda bunun 250’nin altına ineceğine inanıyorum. İnmelidir diye de düşünüyorum. Bazı yöresel güçlü firmalarımız var. Bunlar ayakta kalabilir ama diğer firmaların mutlaka birleşmeye yönelik adımlar atması şart. Sektörün kısa ve orta vadede 100 otobüs firmasına düşmesi lazım” dedi. 
Konfederasyon oluşacak 
Sektörün üç sivil toplum örgütüne sahip olmasını da değerlendiren Mustafa Yıldırım, “Şehirlerarası taşımada bir arada yaşamanın getirdiği bir sinerji var. Turizmcilerin mesela bir derneği var. Şehirlerarasında 3’üncü federasyon bir konfederasyon oluşturmak amacıyla kuruldu. Şu anki yapıyı konfederasyon yapısına taşımamız, içine de kentiçi taşımacılarını almamız lazım. Çünkü ortak paydalarımız çok. Farklı aktörler, farklı sesler çıkarabilir, ama bu sivil toplum örgütlerinin bir iktidarı, yani konfederasyonu olması lazım. Bugünkü şartlarda bu olmadı, ama yarın olur. Süreç işleyecek ve bir gün gerçekleşecek. Türkiye Otobüsçüler Konseyi bunun ilk adımıdır. Bu konsey birlikte hareket etmesi gereken konularda bunu başardı ve bir nevi konfederasyon görevi gördü. Bunun devam etmesi gerektiğine inanıyorum” dedi. 
TOBB Meclisi’nde kim başkan olsun, kim gelsin derdi var 
TOBB bünyesinde hayata geçen Karayolu Yolcu Taşımacılığı Meclisi’nin neden aktif şekilde çalıştırılamadığına yönelik sorumuza Mustafa Yıldırım, “TOBB’un farklı bir yapısı var. Bizim sektörümüz bilinç düzeyi olarak henüz TOBB’un oluşturmaya çalıştığı şuur içinde değil. Biz o Meclise kim gelsin, kim başkan olsun, kim domine etsin derdindeyiz. Bence bunları bırakmamız gerekiyor. Oyun oynamaya gerek yok. Sektör mensuplarının, biz burada ne yapmak istiyoruz, ne yapmalıyız diye konuşması lazım. Bunu da kim yapar, nasıl yapar? Kimin olması lazım onu da konuşmalıyız. Biz sektör meclisini bugüne kadar eğitim platformu gibi kullandık. Karar alıp uygulamaya geçirmek, kanun ve yönetmelik düzenlemesi önermek yerine, insanlar birbirleri ile bilgi alışverişinde bulundu. Peki, sonuç ne oldu? Bugüne kadar hangi kararı aldık? Hiç! Orada, Bakanlığa bilgi veren, mevzuatların altyapısını hazırlayan bir yapı oluşturmak gerekiyor. Orada kim daha fazla fayda sağlar bunu belirlememiz gerekiyor” şeklinde cevap verdi.  
Engelli yönetmeliği
Engelli dönüşümüne yönelik düzenlemenin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bırakılmasının yanlışlığını vurgulayan Mustafa Yıldırım, “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın talep belirtmesi, Ulaştırma Bakanlığının da bu talebi yönetmesi lazım. Otobüslerde yapılacak her türlü tamir-tadil işleri, Sanayi Bakanlığı ile Ulaştırma Bakanlığı’nın işidir. Denetimi ise İçişleri Bakanlığı’nın işi. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın talepleri ne kadar gerçeklerle örtüşür, uygulanabilir; buna bakılması lazım. Aile Sosyal Politikalar Bakanlığının görevi engelli vatandaşlarımızın haklarını, taleplerini yönetmek. Bunu yönetirken de popülist olmaması gerekiyor. Ulaştırma Bakanlığı’nın da bu yönetmeliklerin uygulanabilir olmasını temin etmesi lazım” dedi.
İstanbul’da otogarlar 
Mustafa Yıldırım, 2015 yılı içinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile otogarlar konusunda etkili bir çalışma yürütmek istediklerini söyledi: “Anadolu yakası otogarı başta olmak üzere, Kurtköy, Bahçeşehir gibi cep terminalleri yapılması noktasında baskın ve etkili bir şekilde çalışma yürütmeliyiz. Ben cep terminalleri projesini sektörde verimliliği sağlayacak bir çalışma olarak görüyorum. Bunu daha sonra Türkiye modeli olarak geliştirebiliriz.  Anadolu otogarı projesinde ters bir gelişme oldu. Elektrik idaresinin bu arazideki büyük bir bölümü vermemesi alanı daralttı. Daralan alanda 87 peronluk bir otogarın sektöre yetmeyeceğini çok iyi biliyoruz. Bu küçülen projeye karşıyız. Bu anlamda belki Alibeyköy gibi bir cep terminali yapılabilir. Ulaştırma Bakanlığı’nın alanın daralması nedeniyle oluşacak trafiğin bölgeyi de olumsuz etkileyeceğine yönelik görüşü var. Bakanlığın projeye olumlu bakmadığını biliyorum. Bir iki yerde toplama merkezleri oluşturulması konusunda bir çalışma yapılmasını arzuluyorum. Kurtköy’de yapılacak otogarın yeri değişti. Üçüncü çevre yolunun bağlantısına, iki yolun kesiştiği noktaya koydular ama bu üçüncü çevre yolu kullanılacak anlamına gelmez. Bunu şimdiden sektör mensupları ile konuşmalı ve geleceği tayin edecek rol oynamalıyız.  Yeni yapılan otogarların çoğunda sıkıntı var, çoğu sektöre sorulmadan, ihtiyaçlar iyi belirlenmeden yapıldı. Çorum Otogarı’nda kiralar 12 kat arttı. Denizli’de yeni otogar doğru yerde, şehir merkezinde yapıldığı için sektör mensupları memnun. Aydın, Erzurum, Çorum, Amasya’nın otogarı şehir dışına taşıması yeni maliyetler getiriyor. Tabii, AVTER’in işlettiği otogarlar ve belediyelerin işlettiği otogarlar var. Bizim en azından belediyelerin işlettiği otogarlara yönelik işbirliği yapmamız gerekiyor. Bunları yarın AVTER de, başkası da işletebilir. Ulaşım, ihtiyaçların çok ötesinde, zorunlu giderlerinin bile karşılanması mümkün olmayan otogarlarla yapılandırılamaz. Mersin Otogarında sorunlar hala çözülmedi. Buna benzer problemlerin çoğalmaması için bizim irade koymamız gerekiyor. Sektörün en büyük maliyetleri otogarlarda oluşuyor. Bir araya gelip sorunların çözümü için konuşmamız lazım. AVTER’i bir tarafa bırakıyorum, 8 otogarı birden işletiyor. Bunun dışında yüzlerce otogar var. Oturup bunları konuşmamız gerekiyor. Erzincan Otogarında yaşananları hatırlayın,  otogarların farklı yapılanmalarla, konsorsiyumlarla işletilmesinden büyük sorunlar doğabilir.”  
Yeni fırsatları değerlendirmek 
Sektörün durumunun her geçen gün kötüleştiğini ama yeni fırsatların da gündeme geldiğini belirten Mustafa Yıldırım, “Fırsatları iyi değerlendirmemiz ve doğru yönetmemiz gerekiyor. Aslında otobüs işletmeciliği bir mevzuata kavuştu. Bu mevzuat doğrudur, yanlıştır bunu tartışmaya gerek yok. Doğru tarafları da var, yanlış tarafları da var. Bu sektör, bundan sonra fırsatları iyi değerlendirirse daha verimli çalışabilir. İkramları sınırlayalım, servis hizmetleri paralı olmalı. Hatta servis hizmetlerine yönelik Havataş, Çelebi gibi bir herkesin hisse aldığı bir şirket kurarak hizmetleri konsolite edelim, kalkınalım, gelişelim ve büyüyelim. Bence sektöre sınırlamalar getirilmesi de gündeme gelebilir. Ben tahditlerin karşısındayım ama gerekirse verimliliği yakalamak için bu yapılabilir. Hükümetin görevi, gerekirse tahditler koyup verimliliğin sağlanmasıdır. Akaryakıtın boşa tüketiminin engellenmesidir, kaza sayılarını azaltmaktır” diye yapılması gerekenleri sıraladı. ■

Notlar… Notlar… Notlar…
 

Kişiler bizi bir yerlere taşımamalı
Sektör olarak birliği, beraberliği başaramadık. Bunu mutlaka başarmalıyız, hedefimiz bu olmalı. Sektördeki değişimi, dönüşümü algılayıp kişisel beklentiler ve kaygılardan uzak bir anlayış ile beraber hareket edelim. Eğer bir yere gelmek istiyorsak, yaptıklarımız bizi oraya taşımalı. Kişiler bizi bir yerlere taşımamalı, yani bizi, birileri gelip bir yerlere taşırsa, orada sallanırız. 

 

Önyargılarımızı bir tarafa bırakıp, dostlukları geliştirerek bu sektör için yapılması gerekenleri konuşma zamanı. Sektör mensupları iradelerini sektöre taşımalı. Kenarda durarak, kaderlerinin tayin edilmesine izin vermemeli. 

 

Sektör önemini kavrayabilmiş değil 
TBMM’deki Ulaştırma Komisyonu üyelerini ne kadar tanıyoruz? Onlarla hiç çalıştık mı? Onlar, aslında mevzuatları hazırlayan, bizim kaderimizi tayin eden kişiler. Biz onlara hiç gitmedik. Sivil toplum örgütlerinin yapması gereken, sektörün iradesini oraya yansıtmak olmalı. Yoksa fotoğraf çektirmek için bir arada bulunmak şart değil. Yani bizim bu sektörde iş yapmaya bakmamız lazım. Bizim 2015’te siyasi partilerin önüne biz buyuz, şunu yapıyoruz diye sektörün gerçekliğini koymamız gerekiyor. Sektörün siyasi gücünü kullanması şart. Sektör siyasi gücünü yerelde çok başarılı kullanamıyor.  Her şehrin üç-dört milletvekili var. Otobüsçüler bu milletvekillerine ne kadar yakın? Sektör, farkındalık yaratmalı. Farkındalık yaratabiliyor muyuz, bunu sorgulamalıyız. Biz farkındalık yaratamadık. Çünkü sektör, kendi farkındalığının farkında değil, kendi önemini kavrayabilmiş değil. Biz ne yapmalı diye konuşmalıyız, çünkü sektörün buna ihtiyacı var. Bu sektörün şekillenmeye ihtiyacı var. Değişimden dönüşümden nasip almak istiyor ve daha az zararla daha verimli çalışmak istiyorsak bunu hayata geçirmek zorundayız. O platformlar bize fırsat veriyor ama biz fırsatları kullanamıyoruz. İç çekişmelerden, sıkıntılardan, seçilme-seçme kaygılarından kullanamıyoruz. Benim öyle bir kaygım yok. Ben ne olduğuma değil, ne yaptığıma bakıyorum. Sektörün bilgi düzeyinin, akademik düzeyinin çok yeterli olduğunu söyleyemem. Ama bu ülkede ulaşımı bilim dalı olarak kabul eden akademisyenler var. Hükümete, Ulaştırma Bakanlığı’na, Meclis komisyonlarına taleplerimizi doğru anlatmamız lazım. Kaderinin tayin edilmesini bekleyen insanlar olmaktan çıkıp, kaderini belirleyen insanlar olmamız lazım. Burada, akaryakıt üzerinden vergilerden tutun da, sigorta mevzuatından, her türlü işletme politikalarına, hatta ceza sistemlerine kadar her alanda kaderimizi başkaları belirliyor, biz onun esiri oluyoruz. 
Bu sektör hak aramasını beceremiyor 
Biz Bakan veya Müsteşar ile görüşmeyi bir lütuf olarak görüyoruz. Onların görevi zaten bu. Lütuf olarak görüşmenin, fotoğraf çektirmenin bir yararı yok. Bakan bana ne yaptı, ben ne istedim de ne aldım, bu önemli. Sektördeki yapıda profesyonel yöneticiler ve patronlar var. Patronlar işlerini ne kadar takip ediyor, ne kadar işin içindeler? Hepsi bizleri terk etti. Sektörü ağırlıklı olarak hep profesyoneller yönetiyor. Doğru değil bu. Çünkü taşın altında eli olanlar kafasını sokuyor, ezdiriyor kafasını, ama sonuç alınamıyor. Bence biz birbirimizle rekabet ederken hayatın acı gerçeklerinden uzak kalıyoruz. Birbirimizi öldürmeye çalışırken hak aramaktan geri kalıyoruz. Bu sektör hak aramasını beceremiyor.

 

Bir sigorta şirketi projemiz var
Sektörün risklerden dolayı sigorta maliyetleri her geçen gün artıyor. Yabancılar tarafından oluşturulan sigorta şirketleri, eskisi gibi derdimizi dinlemiyor, hatta anlamıyor. Sigorta maliyetleri çok artıyor, bu anlamda sigortadaki ciromuzu yönetmemiz gerekiyor. Sigorta portföyünün daha doğru değerlendirilebilmesi için sigorta şirketleri ile görüşerek yeni bir çalışma yapacağız. Sigortayı daha indirimli, daha avantajlı bir hale getirmemiz gerekiyor. 
 
Kaynak.www.tasimadunyasi.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Close Bitnami banner
Bitnami