Gündem Plaka Tahdidi(2)

Geçen hafta yazdığım yazıdan sonra birçok meslektaşımız arayarak olumlu ve olumsuz olarak görüşlerini bana ilettiler. Hatta eleştiri getirenlerden “sen ne karışıyorsun senin işin mi?” diyenler de oldu. Tekrar açıkça ifade ediyorum, devlet eliyle, hiç kimsenin, hiçbir grubun, hiçbir zümrenin, birtakım tahditlerle imtiyazlı hale getirilerek rant sağlamasına zengin edilmesine açıkça karşıyım.

Plaka tahdidinin getirildiği hiçbir ilde araç ve hizmet kalitesi artmamıştır.

Şikâyetler ve sorunlar bitmemiştir. Yolcu ve taşımacı menfaatine bir kazanım olmamıştır.

Ayrıca yolcu taşıma fiyatları da işletme veya bireysel taşımacı lehine artmamıştır.

Yüksek akaryakıt fiyatlarına ve işletme maliyetinin yükselmesine rağmen taşıma fiyatları yükselmemiştir.

Burada bir problem var mı? Var olduğu söyleniyor! Nedir efendim… Sektöre sürekli araç girişi olduğu için rekabet edemiyoruz. Taşıma fiyatları sürekli aşağıya düşüyor, para kazanamıyoruz. Plaka tahdidiyle sektöre giriş engellenecek ve dolayısıyla fiyatlar yükselecek. Yani serbest rekabet ortamından rekabetsiz ve tekelci bir sektöre dönüşeceğiz!

Söylenen şu! Adam Anadolu’dan geliyor tarlasını arazisini satıyor kolay yoldan bu işe giriyor! İyi de kim size bu kadar araç alın bu işe girin bu kadar atıl kapasite oluşturun diyor? Devlet mi? Belediye mi?  İşletmeler mi? Meslek Odaları mı?

İşletmeler her yıl okul sezonu öncesi yüzlerce araç alımı yapıyorlar sektör basınından okuyoruz. Sormak isterim; model yenilemenin dışında hangi gerekçe ile bu araçları bu filoları her yıl sürekli alıyorsunuz? İşinizin gereği diyebilirsiniz. Talep üzerine diyebilirsiniz, öz mal zorunluluğu diyebilirsiniz.
Ödeme kolaylığı, rekabet diyebilirsiniz işimi büyütme diyebilirsiniz, bireysel taşımacıya destek veya köstek diyebilirsiniz. Tüm bu gerekçelerinizde işletmeniz açısından haklı da olabilirsiniz. Fakat şikâyet ettiğiniz ve tahdide gerekçe gösterdiğiniz atıl kapasiteyi sektöre giriş kolaylığını her yıl sizler arttırmıyor musunuz? Yenileme dolayısıyla değiştirilen araçlar ne oluyor? Bunlar da gene bu sektörün ve sitemin içinde daha ucuz ve verimsiz işlerde çalışıyor.

Bireysel taşımacının İstanbul’da doğruda işyerlerinden taşıma işi alabilmesi mümkünmüdür? İş vereceğim şu marka ve model araç al gel diyen işletmeler değil mi? Bu nasıl bir kısır döngüdür, ben çözebilmiş değilim.

Servis araçlarına İstanbul’da plaka tahdidi gelecekmiş diye bekleyen ve kolay yoldan para kazanmak isteyenlerin ağzının suyu akıyor.
Plaka tahdidi gelecek beklentisiyle şimdi hayatında taşımacılığın “T” sinden haberi olmayanlar bile araç almaya başladı. Bu gündemle atıl kapasiteyi ne kadar arttırdığınızın farkında mısınız? Bunun zararını kimin çekeceği açıktır.

Ben konuya yolcu taşımacılığı açısından iş ve verimlik olarak bakıyorum, rant olarak bakmıyorum. Mutlaka bir çözüm aramamalı mı?  Evet aranmalıdır. Çözümün tek çaresi tahdid midir? Bence değildir. Aslında Büyükşehir Belediyesi kendi açısından çözümü açıkladı. Kademeli olarak servislerin kaldırılması düşünülüyor açıklaması yapıldı ve bu konuda Büyükşehir Belediyesi’nin ciddi bir çalışma yürüttüğünü duyuyoruz. Kısa vadeli çözüm taşıma hatlarına ve güzergâhlara kısıtlama getirilmesidir iş alanlarını daraltmaktır. 50 bin adet olduğu söylenen servis ve Ooul taşıtı sayısını düşürmektir en azından mevcut sayının artmasını engellemektir. Örneğin Anadolu yakasında E5 Yolunu kullanarak Kadıköy, Kartal metrosuna paralel giden Kartaldan, Maltepe’den Kadıköy’e Üsküdar’a Servis taşımacılığı hala yapılmakta. Aynı şey Avrupa yakasında da geçerli. Metrobüs güzergâhında, Beylikdüzü’nden, Taksime, Aksaray’a Mecidiyeköy’e Şişli’ye servis taşımacılığı yapılıyor. Öncelikli olarak yapılması gereken bu hatlarda servis taşımacılığına izin vermemektir.

İstanbul’da servis araçlarına plaka tahdidi getirilmesinin gerekçesinin atıl kapasite olduğu ve sürekli araç sayısının artmasının olmadığı açıkça görülmelidir. Talebin gerçek sebebinin rant olduğu aşikardır. Servis taşımcılığı açısından söyleyeceğim ahir kelam talebin altında yatan gerçek atıl kapasite ve sektördeki verimsizlik değil kısa yoldan para kazanma talebidir. Bunu açıkça sektörün akil kişilerinin, yürekten istediğine de inanmıyorum.

B2 ve D2 Türü yetki belgeli taşımacıların tahdit istemeleri 4925 Sayılı Karayolu Taşıma Kanunu ve mevzuatı çerçevesinde ve yetki belgesi alınarak yapılan yolcu taşımacılığı faaliyetlerinde kesinlikle tahdid getirilemeyeceği tahditli araçların yetki belgelerine kayıt edilemeyeceği ve yetki belgelerinin bazı kurallar dışında devredilemeyeceği hükümlerini içeriyor. Dolayısıyla ilgili kanun kapsamında yapılan yolcu taşımalarına ve yolcu taşıma araçların, tahdit getirilemez.

Sorunun büyüğü D2 türü yetki belgeleri üzerindeki yığılmadır. D2 Türü yetki belgeli İşletmeler baskı altına alınmıştır.  İl içi ve 100 Km kadar olan şehirlerarası yolcu taşımalarında D4 Türü yetki belgeli taşımacıların grup ve arızi taşıma yapabilecekleri iznin verilmesi yolcu taşıma alanlarını daraltmıştır. Açıkçası işlerine D4 Türü taşımacılar B2, D2 Türü taşımacılara ortak edilmişlerdir. Turizm taşıma sektörünün %50’si ni il içi taşımalardan meydana gelmektedir. Turistik amaçlı havaalanı otel ve günlük şehir turları olduğu hesaplandığında iş kaybının büyüklüğü dikkat çekmektedir.

B2 ve D2 Türü yetki belgeli işletme sayısı ve özmal ve sözleşmeli taşıt sayısı sürekli artmaktadır. Bu işin sonunun nereye gideceği belirsiz. B1 ve D1 deki iş kaybı sonucunda tarifeli ve düzenli yolcu taşımacılığından grup ve turizm taşımalarına kayma vardır. Bu model yenilemesi aracın ekonomik ömrünü tamamlaması sektör tabiriyle, perondan düşmesi sonucunda yapacağı iş gideceği yeri olmayan araçlar B2 ve D2 Türü yetki belgeleri üzerine kayıt edilmektedir. Asıl iş kaybı ve verimsizlik bu sektörde Turizm taşımalarında yaşanmaktadır. Mevcut işletme sayısına ve B2 ve D2 Türü yetki belgelerine kayıtlı araç sayısına bakıldığında açıkça görülecektir. Bu kapasiteyle Bu sektör yılda 50 milyon yolcu taşıyabilir.
Yıllık taşıdığımız yolcu sayısı benim hesaplamalarıma göre Ülkemize 2014 yılında 36.837.000 Kişi yabancı turist geldiğini düşünürsek bu sayının tamamını taşıdığımız iddiasında değiliz.

Şimdi bu atıl kapasite elimizde dururken ne yapalım?

Bu yığılma devam mı etsin? Elenen elenir, kalan sağlar bizimdir, felsefesini mi yürütelim?

Sektörde bazı kesimler bu yığılmanın artık durdurulmasını istiyorlar. İstekleri bazı illerde özellikle İstanbul, İzmir, Ankara ve Antalya illerinde yetki belgesi düzenlenmesi en azından belli bir süre yeni yetki belgesi verilmemesi düşüncesindeler. Bu bir tahdit midir? Evet bir şekilde tahdittir.
Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının yasa ile verilmiş yetkisi vardır. Müdahil olabilir, arz ve talep dengesini gözeterek bu türde yetki belgelerinin dağıtımını geçici veya süreli durdurabilir. Bazı Avrupa ülkelerinde bu sistemi ilgili bakanlıklar kullanıyorlar. Yunanistan, Bulgaristan ve İspanya’da bu durumun örnekleri var.

Burada sorun şu, peki bu kısıtlamaya gidelim dense örneğin Antalya bölgesinde ben artık yetki belgesi düzenlemiyorum ve mevcut yetki belgelerine mevcut araç sayısının dışında özmal ve sözleşmeli araç kayıt etmiyorum dese ne olur? Benim ilk aklıma gelen B2 ve D2 Türü yetki belgesinde Taşıma mesafesine bakılmaksızın kavramı var o zaman vatandaş gidip bir başka ilden kısıtlama olmayan yerden yetki belgesi alacak veya bu araçları o ilde faaliyet gösteren işletmelerin üzerine kayıt ettirecek. Hemen delmek için hülle yoluna gidilecek ve ayrıca sözleşmeli taşıtlarda taşıt kartı ticareti daha da artacak.

Bu hileli yolu aşmanın çözümü ne olabilir? Yetki belgesi alımını zorlaştırmak, İşletmelerin sermaye yeterliliklerini ve özmal araç sayısını ve zorunlu koltuk kapasitesini arttırmak.Sözleşmeli araç çalıştırabilme oranlarını düşürmek. Sözleşmeli olarak çalışan taşıtların kendi nam ve hesaplarına taşıma yapmalarının önüne geçmek.Taşıma sözleşmelerindeki kiralama rakamlarını reel ve gerçek fiyatlara yükseltmek. Şözleşmeli taşıt kira sözleşmelerini Maliyeye bildirme zorunluluğu getirmek. Tüm bunları gerçekleştirmek için mutlaka bir mevzuat düzenlemesi gerekiyor.

Bir başka husus gerekli yasal düzenlemeler yapıldı diyelim. Belli bir süre yetki belgesine ve girişlere kısıtlama getirildi, peki atıl kalan araçlar ne olacak? Tarifeli ve düzenli seferlerde çalışamıyor, B2 ve D2 Türü yetki belgelerine özmal ve sözleşmeli olarak kayıt edemiyorsun, ekonomik ömrünü tamamlamış bilerce hatta binlerce araç ne olacak? Hurdaya mı ayrılacak? ihraç mı edilecek? B2 ve D2 Türü yetki belgesiyle ilgili kısıtlamalar ve tehditler yapıldı diyelim sektörde verimliliği sağlayabilecek mi? Mevcut ve korunan araç parkı kaç yıl sonra verimliliği sağlayabilir? Bu sorulara makul bir cevap verebildiğimiz çözüm önerebildiğimiz gün talepte bulunulabiliriz. O zaman belki yetki belgelerine ve araç sayılarına süreli olarak kısıtlama gelebilir.

Saygılarımla.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Close Bitnami banner
Bitnami